mehmet yaşin tv poroğramına konuk," anadolu muhafazakarlaşıyor içki içilemiyor ne bileyim eskiden bir kent klübü olurdu bişey olurdu şimdi kayseri'de içki içmek için dağa çıkman gerekiyor anadolu içine kapanık daha az hoşgörülü bir yer oldu " vb cümleler kuruyor.
yaşin anadoluyu gezen yiyen içen biri tespitlerine oturduğum yerden nasıl eleştiri getirebilirim ki?
bizim gazeteci yazarlarımızın içkisiyle mayosuna dokunma yeter.
bu kadar kolay olmamalı muhafazakarlığın karşıtı her neyse çağdaşlık mı modernlik mi özgürlük mü.(kaldı ki bu gibi terimler özenli kullanılmalı chp'li biri de pekala muhfazakar olabilir türkiye'de.muhafazakarlık nedir?)
daha yakın zaman önce gene hürriyet'ten bir magazin muhabiri anadoluda gece hayatını inceleyen bir yazı dizisi yapmıştı.adana konya d.bakır'a gitmiş yazmış cnn'de de biraz anlatmıştı. insanlar orada da kopabiliyorlardı,içebiliyorlardı.
bu ruhsat meselesi ,taa dağa çıkma zorunluğu lokanta restorant için mi konuştu ne için bilemiyorum ama anadolu'da,şehirlerde meyhane birahane olmadığına inanmak çok güç. keşke gittiğim şehirlerde dikkat etseydim içki içmeye imkan var mıdır yok mudur?
içki içilebilecek ticari mekan bulabilmenin "bişeyin" ölçüsü olması enteresan.ihtiyaçtan öte simgeselleşmiş sanursam.tabi bütün bunları kafamda çevirmem bütün bunların da artniyetsiz artı niyetsiz sadece içki içebilme imkanına sahip olmak isteyen insanlara ses olan durum tespiti yapan bir gazetecilik varsayımıyla.
tv yi fazla ciddiye alıyorum.
çizgi film,müzik kanalı vs seyretmeliyim.(hanım'ın dediği gibi "çalgılı türkülü bişey yok mu?")
avrupa birliği gıda faslıyla ilgili yaptığı haberde kokoreç midyeden öteye gidemeyen bir haberi izlemek beynime rabbin bahşettiği bu lütfa nankörlük değil mi?
şevket eygi gibi yapalım:)
ikinci yazı:)
birisi çıkıp ama bu lütfen egemen bağış olmasın şu avrupa birliğini,ülkemizin bu birlikle olan ilişkisini bi anlatsa...
dese ki mesela-şart değildir bu yönde konuşması-
1. arkadaş şu anda ab kendi derdiyle meşgul geleceği belirsiz.bugunden öncesinde de birlik olup olmadığı bile tartışmalı.
2.açamadığımız sayısız fasıl var,açılmasını da kıbrısa şuna buna bağlıyorlar.bazılarını da bizim iç güç odaklarımız istemiyor.
3.bulgaristan romanya vs gibi türkiye'den heryönüyle geri ülkeler bu birlikte,biz yokuz.bu çifte standarttır.bi ab yetkilisi bu ülkelerin hangi ekonomik ab kriterlerini yerine getirdiğini söylesin.
4. abnin 3.parti ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarında gümrük birliğinde olan türkiye neden taraf olamamaktadır?
5. adını bilmediğim bir takım anlaşmalar varken hala türkiye vatandaşları neden şengen vizesi almak zorundadır?
6.ab çeşitli alanlarda gümrük birliğinde olsanız dahi teknik zorunluklar getirmektedir,hani serbest ticaret hani piyasa hani liberalizim?("kota koymuyorum ama adına reach diyorum")
vs vs
bazı siyasilerin türkiyenin demokratikleşmesi adına(veya muhalif güçleri bertaraf etmek adına) ab hedefi koymalarının bedeli ülkeyi geri dönülemez (neymiş efendim referandum yapılacakmış bütün kriterleri yerine getirdiğimiz zaman türkler karar verecekmiş,her ne ad altında olursa olsun özünde imtiyazlar verilecek(veriliyor) sonra bana sorulacak) noktalara getirmesi düşündürücü,vahimi ise bunlar "muhafazakar".
asker ve yargı vesayeti istemiyorsak ab vesayeti de istememeli değil miyiz?
önyargılı bir insan olarak avrupa'yı sömürge ve kanla sermaye birikimi yapmış,hristiyanlığını unutmayan dinine mezhebine sıkı sıkıya bağlı dininin kültüründeki önemli yerini reddetmeyen,çifte standartlı(sırbistana vize yok bosnaya var, türkler ermenilere soykırım yaptı, nato askerinin gözü önünde katledilen bosnalılar soykırıma uğramadı),topraklarında yaşayan yabancılarla entegre olamayan halkları barındıran yükselen değerleri faşistlik ve ırkçılık olan bir kıta olarak görüyorum.
adamın kapısına gidip
ben açım senin kilosu bir eurodan fasoncun olmaya razıyım
ben hırsızım kendimi denetleyemiyorum beni sen kontrol et
vahşiyim kendi halkıma adam gibi muamele edemiyorum bana hukuk öğret
dersen karşılığında da öz kaynaklarını, 70 milyonluk pazarını açarsan
adam sana hayır der mi?
işin tuhafı adam hayıra yakın şeyler söylüyor:)
*
sel oluyor rize'de değil ha istanbul'da -finans merkezi olacak istanbulda:)- canlı yayınlar şunlar bunlar...halk plajı,spor salonu,kavşak,lale bahçesi açılışlarında gördüğümüz kadir topbaş'a bağlanan biri yok.bu şehrin bi belediye başkanı bi valisi yok mu?
nerede bu devlet diyen adamı alnından öpmeli değil miyiz?
2 yorum:
"insanlar orada da kopabiliyorlardı,içebiliyorlardı"
ni ihh. insanlar degil, erkekler.
bu da konunun başka bir boyutu.
eğlence mekanını bırak belli bir saatten sonra sokakta kadın olabilemez türkiyede.
Yorum Gönder