10 Ocak 2009


osmanlının yetimi bosna
yaşar danışmaz
kaynak yayınları,2006.

1994 yılında sırpların bosnalı katliamına başlamasından iki yıl sonra yedi yeni üniversite mezunu genç saraybosna'ya okul kurmak için yola çıkıyorlar türkiye'den ve bu bir fantastik roman değil:bosna'nın farklı şehirlerindeki ilköğretim ve lise seviyesindeki bir kaç türk okulunun hangi şartlarda kurulduğunun hikayesi.
kitabı okurken zaman zaman ağladım.
120 sayfalık bir kitap, bölümlere ayrılmış:
hoşçakal anne,merhaba saraybosna,hacı muliç efendi,igman dağı hikayesi,okul müjdesi,savaş sonrası manzara,salih efendi,canım öğretmenim ve "allah'a emanet" gibi.
yine bu "yurt dışı hatıraları" serisinde önceden gördüğüm gibi yazarımız, yaptıkları işin vazifeleri olduğuna inanmış, bunu bir lütuf olarak gören biri.
pencerelerinde cam yerine naylon olan,elektrik-su-doğalgaz'ın olmadığı bir odada üç dört kişi,savaş devam ediyor.bombalar pazaryerlerinde patlıyor ve tabiki sırp keskin nişancıları.
aralarında iki grup oluşturuyorlar bir grup saraybosna'da kalıyor diğer grup ise zenitsa'ya gidiyor.
bosna'da hemen tabiki okulu kuramıyorlar, bunun yerine ağır aksak devam etmeye çalışan yerel okullarda türkçe dersleri vermeye başlıyorlar,içlerinden biri uzak bir yerde medrese olduğunu öğreniyor ve haftada bir gün de oraya gidiyor.kitapta bosna'da medrese ve tekkelerin olduğu ve bunların komünist dönemde bile kapatılmadığını söylüyor ki bana çok ilginç geldi.

bir yıl sonra,1995'te, türkiye'den ikinci grup öğretmen kafilesi geliyor. bu arada da ilk gelenler halkla ve yerel yetkililerle tanışmış,orada bulunma nedenlerini açıklamış oluyorlar.
eğitim bakanı ve vali'den okul için bir bina talepleri oluyor ve bu süreç uzun sürüyor, hatta ilk seferinde bakanın onayladığı talep vali'den "paranız varsa önce şu savaşı kazanmaya harcayalım" karşı teklifine maruz kalıyor. bu beklemeler sırasında çılgın öğretmenlerimizi hafakanlar basıyor ve bir gece içlerinden biri rüyasında efendimiz'i görüyor.
"üzülmeyin,sakın ha üzülmeyin.biraz daha sabredin.biraz daha gayret edin." buyuruyor, alnından öpüyor.(sayfa 73)

kitap,ailelerinden ayrılmaları,ilk saraybosna'ya girme gayretleri(nato havaalanın altından geçen tünel vasıtasıyla),halka temasları,ders verecek okul araştırmaları,okul binasının verilmesinden sonra inşaat,ilk evlilik-ki bosna'da fatih camiinde hacı muliç efendi'nin kıydığı bu nikahta damadımız yalnızlık ve gurbet garipliği hisleri içinde yakaza halinde birini görüyor-allahu ekber!,bosnalılardaki osmanlı sevgisi,ilk öğrenciler,ilk mezuniyet töreni,bosnaya ilk gelenlerden muzaffer bey'in on yıl sonra ayrılması ve havaalanında yaşananlar,vedalar beni hep ağlatmıştır.

kitapta bosnalı bir aydın,tarık bey'den bahsediliyor ama soyadı yok.bizim öğretmenlere destek olmuş birisi,allah ondan razı olsun.

kaynak yay.'ın yurtdışı hatırları serisinden hemen her fuarda bir tane alıyorum ve okuyorum.daha önce söylediğim gibi abilerin/ablaların yaptıkları işi kendilerine değil allaha vermeleri,bunları marifet değil de görev gibi algılamaları yüzünden bu kitapların yazılabiliyor olabilmesi dahi beni şaşırtıyor, bu bence çok güzel. bunlar yazılmasa idi, sadece evet bir yerlerde türk okulları var yapıyor adamlar abi diyecektim şu an nasıl neye rağmen sorularına da cevap verilmiş oluyor.

okullar, lafa gelince üç kıtada at koşturduk osmanlının torunuyuz şudur da budur da gibisinden kuru laflar yerine osmanlı'nın geride bıraktıklarıyla nasıl yeniden kaldığımız yerden devam edilir, hatta bununla yetinilmez nasıl dünyanın hemen her yerine duygu ve düşüncelerimizi yayarız'ın çok somut ve benim bildiğim tek hayata geçmiş stratejik projesidir.

hakan albayrak nasıl ki gasteci kimliği ile dünyanın her yanındaki müslümanlara ulaşmaya onlarla temas etmeye ne kadar yakın olduğumuzu ve bir olmamız gerektiğini hayatıyla gösteriyorsa okullar da bence farklı bir kanaldan bunu gerçekleştiriyorlar.

Hiç yorum yok: